bugün

entry'ler (319)

nilüfer müzik festivali

Türkiye'de yaşam standartları açısından TOP 10'a çok rahat girebilecek, TOP 5'i ise sallayacak güzide yer Nilüfer'in umut vadeden müzik konseptli eğlence şeysidir.

Bu sene ilki düzenlendi ve ben iki akşam da arkadaşlarımla beraber ana sahnedeki final performanslarını izleme fırsatını buldum. Organizasyon olarak Uludağ Üniversitesi'nde ve Nilüfer çapındaki diğer müzik/sanat konseptli etkinliklerden pişmiş bir ekip olduğunu düşünüyorum. Bu sefer Nilüfer çıtayı yükseltip ilk kez belki de Ulusal/Uluslararası çapta bir festival düzenlendiği için bizi bu eğlenceye hazırlayan ekibin artı ve eksileri kendi nazarımda tabiki vardı. Ancak eksilerini mümkün olduğunca ilk senenin "nazar"ına veriyorum.

Festivale ben bağış bileti alarak ilk akşam yani cumartesi akşamı saat 21.00 sularında servisle katıldım. Geyik temalı güzel çalışmalar vardı ve festivalle alakasını kuramasam da akılda kalıcı güzel bi fikir olduğunu düşünüyorum. Bol bol geyik gördük ... hele geyik kafalı Kraliçe Elizabeth portresi bulunan tabela resmi beni benden aldı arkadaşım fotoğrafımı çeksin diye de yanağına bi öpücük kondurdum.

Gelelim sahneye ve performanslara, direk ana sahnenin bulunduğu alana geldim ve o sırada daha evvel hiç dinlemediğim ama isimlerini billboardlarda gördüğüm yabancı grup vardı müziklerini bilmesem de arkadaşlarımla mümkün mertebe ayak uydurup eğlenmemize baktık. Sahne yi dev bir ekrandan izlemesi de ayrı güzeldi. Büyük bir sahne ve ışık gösterisine de şahit olduk haliyle.

Cumartesi gecesinin final performansı Şebnem Ferah'ı ilk kez tabiri yerindeyse doğal alanı dışında bir yerde (Harbiye Açıkhava, Kültürpark Açıkhava , Bostancı Gösteri Merkezi vs. standart çıktığı mekanlar hariç) izlemek bana ayrı bir keyif verdi (... velhasıl mekan diil hatun oynatıyormuş dedim).

Ertesi akşam ise MFÖ'yü dinlemek üzere tekrar bu sefer daha az yoğun olan servise bindim ve rahat bir şekilde alana ulaştım. Tesadüftür i iki akşam da hiç kuyrukla karşılaşmadım. Geldiğimde şarjım çok azalmıştı malum yolda facebooktur instagramdır hepsine el attığımdan olsa gerek... Telefonumu şarj etmek için kurulmuş olan bir istasyona girdiysem de sürekli istasyonda elektriğin gidip gelmesiyle attığım bir tl ler bol bol boşa gitti. Neyse efenim MFÖ sahneye çıktı ve ben hayatımda onları ilk kez canlı canlı izledim ve bu yaşta bu enerjiyle seyirciyle iyi iletişime geçip bizleri de show larının bir parçası yapmalarını takdirle izledim. Ve bir önceki gecenin izleyici kitlesine nazaran MFÖ'nün izleyici/dinleyici cidden bir Türkiye aynasıydı.

Festivale katıldığım süre boyunca dikkatimi çeken en önemli ayrıntı şu oldu. Bir ara arkadaşlarımla festival alanından dolaşırken yanımızdan Nilüfer'in Bld. Bşk. Mustafa Bey geçiyormuş ki (ben farketmemiştim arkadaşlarım "aa bak bozebey geliyooo" dediler; adam gayet mütevazi bi ekiple/tayfayla festival ana sahnesinin önüne doğru yürüyordu) bizim gibi aşağı inen gençlerden ikisi kendisine " seneye içki de serbest olsun başkanım" minvalinde bişiler dediler. Ve başkan da gülümseyerek onlara tam dediğini duyamadım ancak ortamı bozmayacak şekilde cevap verdi. O zaman gerçekten dedim ki Nilüfer'de umut var hacı! Başka bir yerde böyle bir soft-protesto yaklaşımıyla karşılaşılsaydı belki neler olabileceği için çeşitli bkz.ler verirdim ama içimdeki umut buna izin vermiyor.

Velhasıl güzel bir haftasonu geçirttiler bize. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Seneye yapacaksanız istanbul'dan ordan burdan bi sürü arkadaşımı çağırcam ve kamp kurcaz... kamp alanıyla alakalı hiç yorum/duyum bir şey öğrenemedim ... umarım orada da işler sahadaki gibi yolunda gitmiştir. Malum bunun içmesi var s.çması var ... sapığı var arsızı var ursuzu var... Konserler boyunca ben aşırılıklara şahsen denk gelmedim geleni de duymadım kamp yeri içinde de olmamıştır diye umarak seneyi arkadaşlarımla plan yapıp dört gözle bekleyeceğim.

mükemmel sesli şarkıcılar

türkçe pop ; (bkz: sertab erener)
yabancı pop ; (bkz: lady gaga)

easy listening ; (bkz: celine dion)
türkçe rock ; (bkz: şebnem ferah)
(bkz: melis danişmend)
veee (bkz: zerrin mete) .

ankara soğuğu

okulu bırakma sebebidir vesselam.

kimseciklerin olmadığı saatlerde entry girmek

gecenin bi yarısı genelde millet sözlükten el ayak çekmişken tüm yalınlığıyla entry girme durumudur. cinsellikle yetinmeyen bünyelerin başka bir orgazm kaynağı olsa gerek. oylanma ihtimali düşük olduğundan yazar ve sözlük arasında mahremiyetine terkedilir.

carl s jr

geçen gün cevahirde ilk kez western bbq burger ını denediğim ve gayet başarılı bulduğum restoran zinciri. şayet ankara ve bursa gibi metropollere de yeni şubelerini açacak olurlarsa koşa koşa gideceğim yer. sınırsız içecek makinelerinde ise limonlu buzlu çay ve kolayı karıştırarak içmem ise ayrı bir fantezi oldu benim için tavsiye edilir. anca k yan etkisi şu ki bol bol burger ve mc donalds a küfrediorsunuz.

milliyetçilik çocuksu bir hastalık

Einstein ın ağzından bal damlayarak söylediği aforizmasıdır.

eksilenmeyi siklemeyen yazarlar

onlar ki demirden korksa trene binmezler.

zerrin mete

çarşamba geceleri dorock ta ve son zamanlarda cuma geceleri irish pub da rockzen grubuyla sahne almaktadır. kendisi tam bir benjamin kadınıdır.

savaşlarda ölenlerin ortak özellikleri

kendi taraflarınca şehit, düşman saflarınca kalleş katil olarak adlandırılmaları.

gel de türkçeleştir denilen sözcükler

türkçeleştirilemez bunlar beaa bizim dilimiz fakir... eki eki denilip milliyetçi reflekslere parmak atılmaya yarayan sözcüklerdir. ancak azıcık kafanın basması ve pratikteki kullanım alanı ve amacına bakıldığnda günlük türkçeye kazandırılabilecek kelimelerdir. yoksa illa son eke yada kaynaştrma harfine falan gerek yoktur. ancak dil haznesi ilkokul bilgisiyle sınırlı bireyler(!) gündelik dilin felsefesine hakim olamadığından gözlerine çok zor bir işmiş gibi gelir. bu konuda tdk nın medarı iftiharı örnekleri bilgisayar ve buzdolabıdır nasıl da benimseyerek kullanıyoruz onları yoksa hangimiz computer veya refrigerator la alakasını kurabiliriz. kısacası dilimiz fakir olduğundan değil zihnimiz fakir olduğundan türkçeleştirilemeyenlerdir.

bir hitap şekli olarak müdür

duyunca 'müdür müdür müdür?' lafı aklıma gelir hep.

kekliği düz ovada avlayalımdaki subliminal mesaj

içinde rakı geçmesinden iyidir(!).

ankara denince akla gelen 3 şey

melih gökçek, angaranın bağları ve güvenpark.

orta asya türklerinde maden işleme sanatı

iyi de azıcık mukayeseli tarih okunsa öyle ahım şahım gurur duyulup savaş zılgıtları atılmayacak tarihsel gerçek(!).

islam alemi

kurtuluşunu bilime tapınmadan onu ve tekniğini geliştirmek (burası klişe oldu biraz, ama napalım hakikat) yerine; şehadet mertebesi atfederek bireylerinin ölümünde görüyorsa yani alınteri yerine kan ve gözyaşından medet umuyorsa çok alemdir yani.

ben bir odtülüyüm

devlet üniversitesi olarak reklam yerine kamu spotu tarzı bişi yapsa daha iyi olacak slogan. yoksa özgür düşünce hukuku çiğneyerek propaganda yapmak mı.

16 ağustos 2013 cuma hutbesi

16 ağustos 2013 tarihinde türkiye, türki cumhuriyetler ve çin deki camilerde okunacak olan diyanetin hutbesidir. zulümle ilgili bi ayetle başlamaktadır.

cumada siyaset yapan imama inat camiyi terketmek

mahkemede hakim hukuka siyaset karıştırıyorsa ona da kızılır, başbakan haddini bilmeyip herşeye burnunu sokuyorsa ona da kızılır , ses çıkartılmıyorsa orada sıkıntı vardır. ama cami terketmekle ülke terketmeyi aynı kefeye koyan zihniyet bi klavye ötemizde oldukça bu ülkenin camilerinde imamlar daha çook kahve muhabbeti yaparlar. dinden soğuturlar.

ankara yı sevmemek

2 senedir okulumdan dolayı içinde bulunduğum ve içimde bulunan karın ağrısı durum. daha da beteri için (bkz: ankara dan nefret etmek).

zor değil

bu şarkının atmosferi, tınısı bana hep ikinci sınıf ilahileri hatırlatıor nedense
anlamlıymış gibi yapılmaya çalışılmış anlamsız bi parça ama dinletior kendini
pesimist gençler için birebir soft bi parça